top of page

İÇİMDE BİR SESSİZLİK VAR: DEPRESYONUN SESSİZ ÇIĞLIĞI

  • Yazarın fotoğrafı: Adem Demirkan
    Adem Demirkan
  • 10 Haz
  • 12 dakikada okunur


ree

Depresyon Nedir?

Depresyon (majör depresif bozukluk), yaygın görülen ve ciddi sonuçları olabilen bir ruh sağlığı bozukluğudur. Bu hastalık, kişinin duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını olumsuz etkileyerek sürekli bir üzüntü, keder veya boşluk hissine yol açar (American Psychiatric Association [APA], 2023)psychiatry.org. Depresyon geçici bir moral bozukluğundan farklıdır; sıradan günlük duygu durum dalgalanmalarından çok daha uzun sürer ve kişinin aile ilişkilerinden iş/okul performansına kadar yaşamın her alanında işlevselliğini bozabilir (World Health Organization [WHO], 2023)who.int. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre depresyon, dünya çapında yaklaşık 280 milyon insanı etkileyen yaygın bir sorundurwho.int. Yetişkin nüfusun yaklaşık %5’i depresyondan muzdariptir ve depresyon kadınlarda erkeklere kıyasla %50 oranında daha sık görülmektedirwho.int. Bu nedenle, depresyon günümüzde küresel düzeyde en sık hastalığa bağlı iş göremezlik ve sakatlık nedenlerinden biri haline gelmiştir (WHO, 2017)who.int. Özetle, depresyon kişinin yalnızca ruh halini değil, genel sağlık ve yaşam kalitesini de ciddi biçimde etkileyebilen, tedavi edilmezse ağır sonuçlara yol açabilecek bir klinik tablodur.

Depresyonun Nedenleri

Depresyonun tek bir nedeni yoktur; genellikle biyolojik, psikolojik ve sosyal birçok faktörün etkileşimi sonucunda ortaya çıkar (WHO, 2023)who.int. Depresyon geliştirme riskini artıran etmenler arasında beyindeki kimyasal dengesizlikler (örneğin serotonin, dopamin gibi nörotransmitterlerde değişimler), genetik yatkınlık (ailede depresyon öyküsü olması), kişilik özellikleri (örneğin düşük özsaygı, aşırı stres karşısında çabuk bunalmaya yatkın olmak, karamsar bir bakış açısı) ve çevresel stresörler (ör. çocuklukta istismar, ihmal, şiddete maruz kalma, kronik stres, yoksulluk) sayılabilir (APA, 2023)psychiatry.orgpsychiatry.org. Yaşanan travmatik olaylar, sevilen birinin kaybı, işsizlik veya ciddi bir hastalık gibi yaşam olayları depresyon riskini belirgin şekilde artırır (WHO, 2023)who.int. Ayrıca, sürekli stres altında olmak veya kronik ağrı gibi fiziksel sağlık sorunları yaşamak da depresyon gelişimine katkıda bulunabilir. Örneğin, depresyon ile kalp hastalığı veya diyabet gibi kronik fiziksel hastalıklar arasında çift yönlü bir ilişki olduğu gözlenmiştir; depresyon bu hastalıkların riskini artırırken, bu tür ciddi sağlık sorunlarıyla yaşamak da kişide depresyon ortaya çıkma olasılığını yükseltir (WHO, 2017)who.int.

Unutulmamalıdır ki herkes depresyon yaşayabilir; “güçlü” ya da “başarılı” olmak depresyondan koruyucu değildir. Bununla birlikte, bazı gruplar daha yüksek risk altındadır: Örneğin, kadınların depresyona girme olasılığı erkeklere göre daha yüksektir (WHO, 2023)who.int. Sürekli şiddet veya istismara maruz kalan, ciddi travmalar yaşayan ya da zayıf sosyal desteğe sahip kişilerde de depresyon daha sık görülmektedir. Tüm bu etkenler, depresyonun nedenleri konusunda biyolojik ve çevresel etmenlerin iç içe geçtiği karmaşık bir tabloya işaret etmektedir.

Depresyon Belirtileri

Depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilse de, American Psychiatric Association ve Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımlamalarına göre en yaygın görülen depresyon belirtileri şu şekilde sıralanabilir (APA, 2023; WHO, 2023)psychiatry.orgwho.int:

  • Sürekli üzgün, karamsar, umutsuz veya “boşlukta” hissetme. Kişi hemen her gün kendini üzgün veya çökkün hisseder; bazıları içlerinde derin bir boşluk veya hissizlik tarif edebilir. Çevresine karşı tahammülsüzlük veya sinirlilik de görülebilir.

  • Daha önce zevk aldığı aktivitelere karşı ilgi veya keyif kaybı. Hobiler, sosyal aktiviteler veya günlük uğraşlar artık kişiye zevk vermez hale gelir; kişi kendini adeta duygusal olarak donuk hisseder.

  • İştah ve kilo değişiklikleri. Belirgin şekilde iştahta azalma veya artma olabilir. Buna bağlı olarak açıklanamayan kilo kaybı ya da kilo alımı görülebilirpsychiatry.org.

  • Uyku düzensizlikleri. Uykusuzluk (gece uykuya dalamama, sık uyanma) veya aşırı uyuma (geceleri çok uzun süre uyuma ya da gün içinde yataktan kalkamama) şeklinde uyku sorunları ortaya çıkabilirpsychiatry.org.

  • Enerji düşüklüğü ve sürekli yorgunluk. Kişi kendini bitkin, halsiz hisseder; günlük basit işleri yapmak bile ona ağır gelebilir.

  • Değersizlik veya aşırı suçluluk duyguları. Birey, kendini sürekli değersiz, yetersiz görmeye başlayabilir. Geçmişte yaptığı hatalar için aşırı ve uygunsuz suçluluk duyguları duyabilirpsychiatry.org.

  • Düşünme ve odaklanmada zorluk. Karar vermekte güçlük, dikkati toplamada sorunlar, unutkanlık veya düşüncelerde yavaşlama yaşayabilirpsychiatry.org.

  • Ölüm ve intihar düşünceleri. Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar fikri veya girişimleri görülebilir. Kişi yaşamaya değer bulmadığını ifade edebilirpsychiatry.org.

Yukarıdaki belirtilerden bir kısmı depresyon dışındaki başka durumlarda da görülebilir. Depresyon tanısı konulabilmesi için bu semptomlardan çoğunun en az iki hafta boyunca, hemen her gün, günün büyük bir bölümünde mevcut olması ve kişinin olağan işlevselliğinde belirgin bir bozulmaya yol açması gerekir (APA, 2023)psychiatry.org. Örneğin, kişi iki haftayı aşkın bir süre işe gitmekte, derslerine konsantre olmakta veya günlük kişisel bakımını yapmakta zorluk yaşıyorsa ve yukarıdaki belirtileri gösteriyorsa, bir ruh sağlığı profesyoneline başvurarak değerlendirme alması önerilir.

Depresyon Türleri

Depresyon tek tip bir hastalık değildir; belirtilerin süresi, şiddeti ve ortaya çıkış şekline göre farklı depresif bozukluk türleri tanımlanmıştır. İşte en yaygın depresyon türleri ve özellikleri:

  • Majör Depresyon (Klinik Depresyon)

Majör depresif bozukluk, depresyon denildiğinde genellikle akla gelen klinik tablodur. Bir kişiye majör depresyon tanısı konması için yukarıda sayılan belirtilerin en az beşinin, en az iki haftalık bir dönem boyunca sürekli görülmesi ve kişinin iş, okul, sosyal yaşam gibi alanlarda işlevselliğini belirgin ölçüde etkilemesi gerekmektedir (APA, 2013). Majör depresyon tek bir depresif atak şeklinde yaşanabileceği gibi, kişinin yaşamı boyunca tekrar eden birden fazla depresif epizod da geçirebilir (WHO, 2023)who.int. Bu durumda bozukluk yineleyici (tekrarlayan) depresyon olarak adlandırılır.

Majör depresyonun belirtileri genellikle yukarıda listelenen semptomların yoğun bir şekilde yaşanmasını içerir. Kişi neredeyse her gün çökkün bir ruh halinde olur, eskiden keyif aldığı hiçbir şeyden zevk alamaz. Bu tabloya uyku ve iştah bozuklukları, enerjisizlik, değersizlik hisleri ve intihar düşünceleri eşlik edebilir. Majör depresyon, doğru tedaviyle büyük oranda kontrol altına alınabilen bir hastalıktır; ancak tedavi edilmezse kişinin yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşürür ve intihar riski doğurabilir.

Not: Majör depresyon, bipolar bozukluk olarak bilinen ruhsal hastalıktan farklıdır. Bipolar bozuklukta kişi depresif dönemlerin yanı sıra manik dönemler de geçirir; yani aşırı coşkulu, enerji dolu veya irritabl ruh hali dönemleri yaşar. Majör depresyon ise manik dönemler olmaksızın sadece depresif ataklarla seyreder. Eğer depresyon epizotları, aralarda taşkın/mani epizotlarıyla dönüşümlü olarak ortaya çıkıyorsa, bu durum bipolar bozukluk olarak değerlendirilir ve tedavi yaklaşımı farklıdır (WHO, 2023)who.int.

  • Kalıcı Depresyon (Distimi)

Kalıcı depresif bozukluk (distimi), depresyon belirtilerinin daha hafif düzeyde ancak çok daha uzun süreli olarak devam ettiği bir depresyon türüdür. Distimi tanısı alabilmek için kişi en az iki yıl boyunca kronik bir depresif duygu durum içinde olmalıdır (National Institute of Mental Health [NIMH], n.d.)nimh.nih.gov. Bu süre zarfında kişi çoğu gün kendini keyifsiz, üzgün veya enerjisi tükenmiş hisseder. Belirtiler majör depresyondaki kadar şiddetli olmayabilir; örneğin kişi ağır intihar düşünceleri yaşamayabilir veya günlük rutinlerini asgari düzeyde de olsa sürdürebilir. Ancak distimik bireyler, yıllar boyu neredeyse hiç tam anlamıyla “iyi hissetmediklerini” belirtirler. Kalıcı depresyonu olan kişilerde iştah değişiklikleri, uyku sorunları, düşük enerji, özgüven eksikliği ve umutsuzluk duyguları kronik bir şekilde görülebilir. Bu kişiler genellikle kendilerini “hep biraz mutsuz” olarak tanımlarlar. Distimi, uzun soluklu bir seyir izlediği için kişinin hayat kalitesini sinsi bir şekilde azaltabilen bir durumdur. Tedavide psikoterapi ve gerekirse düşük doz ilaç tedavisi ile bu hastaların yaşam kalitesinde belirgin iyileşme sağlanabilir.

  • Mevsimsel Depresyon (Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu)

Mevsimsel depresyon, özellikle sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkıp ilkbaharla birlikte düzelen bir depresyon türüdür. Bu durum “mevsimsel duygudurum bozukluğu” veya İngilizce kısaltmasıyla SAD (Seasonal Affective Disorder) olarak da bilinir. Mevsimsel depresyonun temel özelliği, günlerin kısalıp güneş ışığı maruziyetinin azalmasıyla beraber depresif belirtilerin başlaması ve bahar/yaz aylarında belirtilerin gerilemesidir (APA, 2023)psychiatry.org. Mevsimsel depresyon yaşayan kişiler kış aylarında enerji azlığı, aşırı uyku isteği, karbonhidrata düşkünlük ve kilo alma, sosyal geri çekilme gibi belirtiler gösterebilirler. Bu durum yaygın dilde bazen “kış depresyonu” veya “kış hüznü” olarak da anılır ancak aslında klinik bir tabloyu tarif eder ve sıradan kış sıkıntısından daha ağır seyredebilir.

Epidemiyolojik araştırmalar, mevsimsel depresyonun coğrafi enleme göre değiştiğini göstermektedir; güneş ışığının kışın çok az olduğu kuzey ülkelerinde daha sık görülür. Örneğin ABD’de yetişkin nüfusun yaklaşık %5’inin mevsimsel depresyon yaşadığı tahmin edilmektedir (APA, 2023)psychiatry.org. Bu epizodlar genellikle yılın yaklaşık %40’lık bir bölümünde (özellikle kış aylarında) sürmekte ve kadınlarda erkeklere göre daha sık rapor edilmektedirpsychiatry.org. Mevsimsel depresyon tedavisinde, klasik antidepresan ilaçlar ve terapi yaklaşımlarının yanı sıra, ışık terapisi adı verilen özel bir tedavi de başarıyla kullanılmaktadır. Işık terapisi, kişi için özel tasarlanmış parlak ışık yayan cihazlar (ışık kutuları) önünde her gün belli süre oturmayı içerir ve vücudun biyolojik ritmini düzenleyerek depresif belirtileri hafifletmeyi amaçlar. Ayrıca D vitamini takviyesi, düzenli egzersiz ve açık havada günışığı alma gibi yöntemlerin de mevsimsel depresyon belirtilerini azaltmada faydası olabilir.

  • Doğum Sonrası Depresyon (Postpartum Depresyon)

Doğum sonrası depresyon, bir diğer adıyla postpartum depresyon, yeni doğum yapmış annelerde (ve daha nadir olarak babalarda) görülen, doğumdan sonraki ilk haftalar veya aylar içinde başlayan depresif bozukluktur. Bir bebek sahibi olmanın getirdiği biyolojik ve duygusal değişimlere vücudun ve zihnin verdiği tepki sonucu ortaya çıktığı düşünülür. Postpartum depresyon, halk arasında sıkça bahsedilen “annelik hüznü” (baby blues) denilen ve doğumdan sonraki ilk günlerde annelerin %50-80’inde görülen hafif hüzün, ağlama isteği, duygusallık dalgalanmalarından farklıdır; postpartum depresyonda belirtiler daha şiddetli seyreder ve daha uzun süre devam eder (Carlson ve ark., 2025)ncbi.nlm.nih.gov. Yeni anne, doğumdan sonraki ilk birkaç hafta içinde derin bir üzüntü, çaresizlik, aşırı endişe veya değersizlik duygularına kapılabilir; bebeğe karşı yeterince sevgi hissedememe veya onunla bağ kurmakta zorlanma yaşayabilir. Hatta bazı annelerde yoğun suçluluk duyguları (örneğin “iyi bir anne olamıyorum” düşüncesi) ve nadiren de olsa intihar veya bebeğe zarar verme düşünceleri görülebilir. Bu tablo mutlaka ciddiye alınmalı ve bir sağlık profesyonelinden destek alınmalıdır, çünkü anne ve bebeğin sağlığını olumsuz etkileme potansiyeli vardır (APA, 2023)psychiatry.org.

Postpartum depresyonun gelişiminde, doğumla birlikte yaşanan ani hormonal değişimlerin (östrojen ve progesteron düzeylerindeki hızlı düşüş gibi), anne olmanın getirdiği büyük hayat değişiminin ve uyku yoksunluğu, sosyal destek eksikliği gibi çevresel stresörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmalara göre, dünya genelinde yeni annelerin %10-20 kadarı doğum sonrası depresyon yaşayabilmektedir (WHO, 2023)who.int. Örneğin, WHO verilerine göre dünya çapında her 10 anneden en az 1’inde postpartum depresyon görülmektedirwho.int. Bazı geniş ölçekli araştırmalar ise bu oranın daha da yüksek olabileceğini, örneğin küresel düzeyde postpartum depresyon prevalansının ortalama %15 civarında seyrettiğini öne sürmektedir (Woody ve ark., 2017)who.int.

Sevindirici olan, doğum sonrası depresyonun tedavi edilebilir olmasıdır. Postpartum depresyonda genellikle psikoterapi (özellikle bilişsel davranışçı terapi veya kişilerarası terapi) ve gerekirse anneye ve emzirme durumuna uygun antidepresan ilaç tedavileri uygulanır. Anne sütüne geçen ve bebeğe zararı olmayan bazı antidepresanlar mevcuttur; bu nedenle emziren annelerin de doktor kontrolüyle ilaç tedavisi alması mümkündür. Ayrıca eş ve aile desteği, annelerin bir araya gelerek deneyimlerini paylaştığı destek grupları, gerekirse evde yardım alınması gibi sosyal destek unsurları, annenin iyileşmesinde çok önemli rol oynar. Erken tanı ve müdahale ile anne ve bebeğin sağlıklı bir bağ kurması sağlanabilir ve annenin depresyonu büyük ölçüde düzelebilir.

Depresyonun Etkileri

Depresyon, bireyin yaşamının hemen her alanında derin etkilere yol açabilir. Öncelikle, depresyon kişinin duygusal ve zihinsel işleyişini bozarak gündelik yaşam kalitesini düşürür. Depresyondaki bir kişi, eskiden severek yaptığı işleri yapamaz hale gelebilir; işe veya okula devam etmekte zorlanabilir, verimi düşer. Konsantrasyon bozukluğu ve kararsızlık nedeniyle basit kararları almak bile güçleşir. Bu durum, kişinin iş performansını ve akademik başarısını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca depresyon yaşayan bireyler genellikle sosyal olarak içe kapanır; arkadaşlık ilişkileri ve aile içindeki rollerinde aksamalar meydana gelir. Örneğin, kişi ailesinden veya arkadaş çevresinden uzaklaşabilir, sorumluluklarını ihmal edebilir veya iletişim kurmakta isteksizlik yaşayabilir. Bu da zamanla sosyal destek ağının zayıflamasına ve yalnızlık hissinin artmasına yol açabilirwho.int.

Depresyonun fiziksel sağlık üzerinde de önemli etkileri vardır. Depresyon, vücudun stres sistemini sürekli alarm durumunda tuttuğundan, uzun vadede kalp-damar hastalıkları, bağışıklık sistemi zayıflığı ve diğer tıbbi sorunlara zemin hazırlayabilir. Araştırmalar depresyonun diyabet ve kalp hastalığı riskini artırdığını, aynı şekilde bu kronik hastalıklarla yaşayan kişilerde depresyon görülme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir (WHO, 2017)who.int. Yani depresyon ve fiziksel hastalıklar sıklıkla bir kısır döngü halinde birbirlerini kötüleştirebilir. Öte yandan, depresyondaki bazı kişiler çıkış yolu bulabilmek için alkol veya madde kullanımına yönelebilirler ki bu da bağımlılık gibi ek sorunlara davetiye çıkarır (WHO, 2017)who.int.

En ciddi etkilerden biri de intihar riskinin artmasıdır. Depresyon, intihara yol açabilen önde gelen psikiyatrik risk faktörlerinden biridir. Dünya genelinde her yıl 700 binden fazla insan intihar nedeniyle hayatını kaybetmektedir ve intihar vakalarının önemli bir bölümünde altta yatan nedenlerden biri depresyondurwho.int. Depresyon nedeniyle derin umutsuzluk yaşayan birey, yaşama isteğini yitirebilir ve intihar düşünceleri geliştirebilir. Bu yüzden, ağır depresyon vakalarında intiharı önleme tedavinin en önemli önceliklerinden biridir. İntihar düşüncesi olan bir kişinin mutlaka profesyonel yardım alması ve çevresindekiler tarafından desteklenmesi hayati önem taşır.

Küresel ölçekte bakıldığında da depresyonun toplumsal yükü son derece büyüktür. Dünya Sağlık Örgütü, depresyonun dünya çapında en önde gelen iş gücü kaybı ve sakatlık nedenlerinden biri olduğunu belirtmektedir (WHO, 2017)who.int. Depresyon, bireylerin üretkenliğini azaltarak ekonomilere de zarar vermekte; yapılan hesaplamalara göre yetersiz tedavi edilen depresyon ve anksiyete vakalarının, dünya ekonomisinde her yıl yaklaşık 1 trilyon ABD doları verimlilik kaybına yol açtığı tahmin edilmektedir (WHO, 2017)who.int. Ülkelerin sağlık bütçeleri üzerinde de depresyon ve ilişkili sorunlar (örn. intihar girişimleri, iş göremezlik ödenekleri) ciddi bir yük oluşturmaktadır. Özetle, depresyon bireysel olduğu kadar toplumsal düzeyde de önemli bir halk sağlığı sorunudur.

Depresyon Tedavisi (Depresyon Nasıl Geçer?)

İyi haber şu ki depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır. Uygun tedavi ve destek ile depresyonu olan kişilerin büyük çoğunluğu önemli iyileşme göstermekte, hatta tamamen düzelip günlük yaşamlarına geri dönebilmektedir. Nitekim araştırmalar, depresyon hastalarının %70-90’ının uygun tedaviyle belirtilerinde belirgin düzelme olduğunu ortaya koymaktadır (APA, 2023)psychiatry.org. Depresyon tedavisinde her birey için en etkili yaklaşım, o kişinin ihtiyaçlarına ve durumuna göre değişir; bu nedenle tedavi planı genellikle bireye özeldir. Genel olarak psikoterapi (konuşma terapileri) ve ilaç tedavisi depresyonun temel tedavi yöntemleridir. Bunların yanı sıra yaşam tarzı değişiklikleri ve sosyal destek de tedavinin önemli parçalarıdır.

Psikoterapi: Hafif ve orta şiddetteki depresyon için genellikle ilk seçenek psikoterapidir (WHO, 2023)who.int. Psikoterapi, kişinin düşünce kalıplarını ve duygusal tepkilerini sağlıklı bir şekilde değiştirmesine yardımcı olan profesyonel destek yöntemlerini içerir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Kişilerarası Terapi (IPT), depresyon tedavisinde etkinliği kanıtlanmış başlıca terapi yöntemleridir (WHO, 2023)who.int. BDT, olumsuz ve gerçekçi olmayan düşüncelerin tespit edilip bunların daha sağlıklı düşüncelerle yer değiştirmesini hedeflerken; Kişilerarası Terapi depresyonun kişiler arası ilişkiler ve yaşam olayları bağlamında ele alınıp bu alanlardaki sorunların çözümlenmesini amaçlar. Terapi, bire bir olabileceği gibi, aile terapisi veya grup terapisi şeklinde de yapılabilir. Örneğin, aile terapisi aile içi iletişim sorunlarını gidererek depresyonu olumlu etkileyebilir; grup terapisi ise benzer deneyimler yaşayan depresyon hastalarını bir araya getirerek karşılıklı destek ve dayanışma ortamı yaratır. Psikoterapinin etkileri genellikle birkaç hafta içinde hissedilmeye başlanır; standart olarak 10-15 seanslık bir terapi süreci ile depresyon belirtilerinde ciddi iyileşme görülebilir (APA, 2023)psychiatry.org. Özellikle hafif ve orta şiddetteki depresyonda psikoterapi tek başına yeterli olabilmekte, daha ağır depresyonlarda ise ilaç tedavisiyle kombinasyon halinde en iyi sonuçları verebilmektedir.

İlaç Tedavisi (Antidepresanlar): Antidepresan ilaçlar, özellikle orta ve ağır şiddetteki depresyon vakalarında tedaviye eklenir. Bu ilaçlar beyin kimyasını etkileyerek, depresyonda azalmış olabilecek serotonin, norepinefrin, dopamin gibi nörotransmitterlerin düzeyini dengelemeye yardımcı olur. En sık kullanılan antidepresan sınıflarından biri Selektif Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRİ) grubudur; örneğin fluoksetin, sertralin, essitalopram gibi ilaçlar bu gruptandır ve depresyon tedavisinde yaygın biçimde reçete edilir (WHO, 2023)who.int. Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmaz ve doğru kullanıldığında hastaların çoğunda etkilidir (APA, 2023)psychiatry.org. Genellikle ilacın etkisinin tam olarak ortaya çıkması 2-4 hafta sürebilir; bu süreçte sabırlı olunması ve doktor önerisi dışında ilacın kesilmemesi önemlidir. Eğer birkaç hafta sonunda belirgin bir iyileşme görülmezse, psikiyatrist ilacın dozunu ayarlayabilir, farklı bir antidepresana geçebilir veya gerekirse tedaviye ikinci bir ilaç ekleyebilir (APA, 2023)psychiatry.org. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar genellikle ilk epizod için en az 6 ay boyunca devam ettirilir; bu, nüks riskini azaltmak için gereklidirpsychiatry.org. Birden çok depresyon atağı geçirmiş veya kronik depresyon öyküsü olan kişilerde, doktor daha uzun süreli idame tedavisi önerebilir.

Antidepresan tedavisi, bazı hafif yan etkiler yapabilir (örn. başlangıçta mide bulantısı, baş dönmesi, uyku düzeninde değişiklikler gibi), fakat genelde bu yan etkiler tolere edilebilir düzeydedir ve geçicidir. Çocuk ve ergenlerde antidepresan kullanımı özel bir dikkat gerektirir; bu yaş gruplarında ilaç tedavisi genellikle ilk seçenek olmayıp, çok gerekli durumlarda uzman kontrolünde ve aile bilgilendirilerek uygulanmalıdır (WHO, 2023)who.int. Gebelik ve emzirme döneminde de ilaç kullanımı, potansiyel yarar ve riskler tartılarak psikiyatrist tarafından kararlaştırılır.

Diğer Tedavi Seçenekleri: Bazı ağır ve tedaviye dirençli depresyon vakalarında Elektrokonvülsif Terapi (EKT) gibi ileri tedavi yöntemleri de devreye girer. EKT, genel anestezi altında hastanın beynine kısa süreli elektriksel uyarılar verilerek yapay bir nöbet oluşturulması esasına dayanır. Bu yöntem özellikle diğer tedavilere yanıt vermeyen, intihar riski çok yüksek olan veya beslenme gibi temel işlevleri bile yerine getiremeyecek kadar ağır depresyondaki hastalarda hızlı etki gösterdiği için uygulanabilir (APA, 2023)psychiatry.org. EKT günümüzde eskiye göre çok daha güvenli ve kontrollü bir şekilde uygulanmakta ve pek çok hastada hayat kurtarıcı olabilmektedir. Bunun yanı sıra son yıllarda tekrarlayan transkraniyal manyetik uyarım (rTMS) ve ketamin/esketamin tedavileri gibi yenilikçi biyolojik tedaviler de dirençli depresyon için seçenekler arasına girmiştir. Bu tedaviler, uzman hekimlerin kararıyla ve özel merkezlerde uygulanan yöntemlerdir.

Yaşam Tarzı ve Destekleyici Önlemler: Depresyonla başa çıkmada profesyonel tedavilerin yanı sıra, kişinin kendi kendine uygulayabileceği veya çevresinden alabileceği destekler de büyük rol oynar. Düzenli egzersiz, doğal bir antidepresan etkisi gösterir; haftada birkaç gün yapılan orta düzeyde fiziksel aktivitenin beyinde mutluluk verici kimyasalların salımını artırdığı ve depresyon belirtilerini hafifletebildiği bilinmektedir. Uyku düzenine dikkat etmek de kritiktir: Kaliteli ve yeterli uyku, duygudurumu dengede tutmaya yardımcı olur. Sağlıklı beslenme, özellikle omega-3 yağ asitleri, B12 ve D vitamini gibi besin öğelerinin yeterli alınması da ruh halini olumlu etkileyebilir. Öte yandan alkol ve bazı diğer maddeler (uyuşturucular) depresyonu kötüleştirebileceği için bunlardan uzak durulmalıdır (APA, 2023)psychiatry.org.

Sosyal destek, depresyondaki bir kişi için iyileşmenin anahtar unsurlarından biridir. Kişinin güvendiği arkadaşları veya aile üyeleriyle duygularını paylaşması, onların desteğini hissetmesi çok değerlidir. Yakın çevresi, depresyondaki bireyin yargılanmadan dinlendiğini ve anlaşıldığını hissetmesine yardımcı olmalıdır. İmkân varsa, destek grupları veya grup terapileri de kişi yalnız olmadığını fark etmesi ve başkalarının deneyimlerinden öğrenmesi açısından faydalı olabilir.

Profesyonel yardım almak ise çoğu zaman atılması gereken en önemli adımdır. Maalesef dünya genelinde depresyon hastalarının önemli bir kısmı tedaviye erişememekte veya çekinmektedir; düşük ve orta gelirli ülkelerde depresyonu olan kişilerin %75’inden fazlası herhangi bir tedavi görmemektedir (Evans-Lacko ve ark., 2018)who.intwho.int. Bu durum tedavi imkanlarının kısıtlı olması, ruh sağlığı konusunda süregelen damgalanma (stigma) ve bireylerin yardım aramaktan çekinmesi gibi nedenlere dayandırılmaktadır. Oysa ki depresyon bir irade zayıflığı veya kişisel kusur değildir; tıpkı diğer tıbbi hastalıklar gibi profesyonel destek gerektiren, beyin kimyası ve psikososyal etkenlerle ilişkili bir rahatsızlıktır. Dolayısıyla, depresyon belirtileri yaşayan bireylerin bir psikiyatri uzmanına veya psikoloğa başvurmaları, gerekirse birinci basamak sağlık hizmetleri yoluyla yönlendirme almaları çok önemlidir.


Sonuç olarak: Depresyon doğru tedavi ve destekle büyük ölçüde üstesinden gelinebilen bir hastalıktır. Psikoterapi, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı düzenlemelerinin birleşimiyle hastaların önemli bir kısmı tamamen iyileşir veya belirtilerini kontrol altına alabilir. Erken tanı ve müdahale, hem hastalığın derinleşmesini önlemek hem de kişinin yaşam kalitesini korumak açısından kritik önemdedir. Eğer siz veya bir yakınınız depresyon belirtileri yaşıyorsanız, bunun yaygın bir sağlık sorunu olduğunu ve yalnız olmadığınızı unutmayın. Bir sağlık profesyoneline başvurarak uygun destek ve tedaviyi almak, “depresyon nasıl geçer?” sorusunun en etkili cevabı olacaktır. Unutulmamalıdır ki, doğru yaklaşımla depresyonu atlatmak mümkündür ve ruh sağlığı iyileşen bireyler hayatlarına kaldıkları yerden, hatta daha güçlü bir şekilde devam edebilirler.

Kaynakça

 
 
 

Yorumlar


bottom of page